Cumhuriyet
Yahya Arıkan
Öncelikle tarhiyat işlemi nedir sorusuna yanıt vererek başlayalım. Vergi Usul Kanununda bu işlem vergi hesaplama olarak tanımlanır. Beyana dayalı, ikmalen, resen ve idarece vergi tarhiyatı olmak üzere dört yöntemi vardır.
Evet, bu dört yöntem dışında herhangi bir vergi hesaplama yöntemi yok. Ancak ne yazık ki son dönemlerde vergi idaresinin yeni bir tarhiyat yöntemi icat ettiğini sıklıkla gözlemliyoruz. Korkutma yoluyla tarhiyat. Evet, yanlış duymadınız. Üstelik bunu da biz değil hukuk söylüyor. Nasıl mı?
Vergi idaresi bu yöntemi oldukça sık uyguluyor. Süreç, mükelleflere gönderilen bir yazı ile başlıyor. Yazıda, mükellefin, X firmasından mal ya da hizmet alışı yaptığı, ancak X firmasının olumsuz mükellefler listesinde olduğu ifade ediliyor. Yetmiyor, bu firmadan alınan faturalarda yer alan KDVlerin düzeltme beyannamesi verilerek ilgili dönem beyannamelerinden çıkarılması gerektiği, yani bu KDVlerin devlete ödenmesi gerektiği, aksi halde mükellefin olumsuz mükellefler listesine (özel esaslara tabi mükellefler listesine) alınacağı belirtiliyor.
Kod adı gözdağı
Kısacası mükellefe korku salınıyor. Bu korkuyu yaşamak istemeyen mükellefler de yazıda buyrulduğu gibi X firmasından aldığı faturaların KDVsini devlete ödeyip kurtulmak istiyor. Bu arada Gelir İdaresi, X firmasından yapılan alımın gerçek olup olmadığını, ödemelerin mevzuat hükümlerine göre yapılıp yapılmadığını hiçbir şekilde araştırmıyor ve incelemiyor. X firması olumsuz mükellef sayıldıktan sonra bu firmadan mal veya hizmet alan tüm mükellefler korkutularak KDV tarhiyatı yapılıyor. Ancak, işler her zaman da Gelir İdaresinin istediği gibi olmuyor. Yanlış hesap bazen yargıdan dönüyor. Tıpkı yukarıda özetlediğimiz tarhiyat sürecinin, yargıda incelenip, Danıştayın özetle korku yoluyla tarhiyat yapılamaz demesi gibi.
Yüksek yargı ne dedi?
Danıştay 9. Dairesi, çok kısa süre önce; 13 Aralık 2012 tarihli kararında, idarelerin zorlaması sonucu ihtirazi kayıtla verilen beyannamelere dayanılarak tarh edilen vergi ile kesilen cezalarda hukuka uygunluk olmadığını belirtti.
Anılan kararda özetle; düzeltme beyannamesi verilerek KDVnin ödenmesinin olağan sayılamayacağı vurgulandı ve davacının verdiği ikinci beyannamenin özgür iradeyle oluşumundan söz edilemeyeceği ifade edildi. Ayrıca, davalı idarece, davacının indirim veya iade konusu yaptığı bazı faturaların sahte olduğunun ileri sürüldüğü durumların, VUKun 134. maddesinde belirtilen esaslar çerçevesinde vergi incelemesine konu yapılarak açıkça ortaya konulması gerektiği belirtildi.
Kararın sonuç bölümü ise oldukça dikkat çekici ve önemli. İdarenin tarhiyat şekilleri ve vergi incelemesine ilişkin hükümlerini dikkate almadan, kod listesine alma korkusu yaratarak alınan düzeltme beyannameleri üzerine yapılan tahakkukta ve kesilen vergi ziyaı cezasında yasal isabet görülmediği açıklandı.
Sonuç olarak, bu karardan Gelir İdaresinin bir sonuç çıkarması ve korku yoluyla tarhiyattan acilen vazgeçmesi gerekiyor. Hukukun da dediği gibi
...